Tourexpi
Binlerce
yıl önce, savaş meydanlarının sesi sussun, çatışmalar yerini anlaşmaya bıraksın
diye çiviyle yazıldı barış. Bronz Çağı’nın iki süper gücü Mısır ve Hitit
İmparatorluğu iki medeniyet arasında 15 yıl süren kanlı çatışmaların ardından
tarihin bilinen ilk uluslararası yazılı barış antlaşmasını imzaladı.
M.Ö.
13. yüzyılda varılan bu uzlaşma, sadece bir savaşı sonlandırmakla kalmadı, aynı
zamanda diplomasi tarihinde sistemli ve eşitlik temelli ilişkilerin başlangıç
noktası oldu. Dönemin diplomasi dili Akadca çivi yazısıyla oluşturulan metin,
Mısır ve Hitit dillerine de uyarlanarak gümüş levhalara kazındı. Taraflardan
biri Mısır Firavunu II. Ramses, diğeri ise Anadolu’nun kalbinde, bugünkü Çorum
sınırlarında yer alan Hattuşaş’tan dünyaya hükmeden Hitit Kralı III.
Hattuşili’ydi.
Ancak
bu barışın en çarpıcı yanı, metinde krallarla birlikte güçlü bir kadının da
mührünün bulunmasıydı. Siyasi zekası, diplomasi yeteneği ve eşitlikçi yönetim
anlayışıyla gelin gittiği Hattuşaş’ta eşi III. Hattuşili ile birlikte Hitit
tahtını paylaşan Kraliçe Puduhepa, günümüzde orijinali İstanbul Arkeoloji
Müzesi’nde bir replikası ise barışın evrensel simgelerinden biri olarak BM
Genel Merkezi’nin duvarında sergilenen bu tarihi antlaşmaya doğrudan mührünü
basan üç isimden biriydi. Eşiyle aynı düzeyde bir hükümdar olarak imzaladığı
Kadeş Antlaşması, tarihin ilk yazılı barış metni olmasının yanı sıra aynı
zamanda bir kadının uluslararası siyasete, diplomasi tarihine attığı ilk resmi
imzanın da belgesi oldu. Ülkemiz topraklarında bir rahibin kızı olarak dünyaya
gelen, rahibelikle başlayan yaşamını evrensel bir barış kraliçesi olarak
tamamlayan Puduhepa, tarihe silinmeyecek bir iz bıraktı. Önce Hitit tahtına
kraliçe olarak oturdu, ardından dünya tarihine kadın bir lider olarak damgasını
vurdu. Kral III. Hattuşuli vefat ettikten sonra da kraliçeli/tavananna olmaya
devam etti. Kraliçeliği boyunca tanrılarla krallar, krallarla halk, halkla
adalet arasında köprü oldu.
DÜNYA
BARIŞ GÜNÜ II. DÜNYA SAVAŞI'NIN DEHŞETİNDEN DOĞDU
Günümüzden
yaklaşık 3 bin 300 yıl önce, dönemin en güçlü iki uygarlığı arasında imzalanan
barış antlaşması, o çağ için benzersiz bir diplomatik başarıydı. Ancak bu örnek
girişime rağmen, insanlık ne yazık ki yüzyıllar boyunca savaşlardan ve
çatışmalardan uzak duramadı. Nitekim 1 Eylül 1939’da Nazi Almanyası’nın
Polonya’yı işgaliyle başlayan ve milyonlarca insanın hayatına mal olan II.
Dünya Savaşı, 20. yüzyılın en büyük soykırımı ve en ağır trajedisi olarak
insanlık tarihine kara bir leke olarak kazındı. İşte bu büyük yıkımın ardından,
dünya barışın ne denli kıymetli olduğunu çok daha derinden kavradı. 1 Eylül,
uzun yıllar boyunca savaşın acı hatırasını canlı tutmak ve barışa olan özlemi
dile getirmek için “Dünya Barış Günü” olarak anıldı. Ancak barışın sadece
geçmişin kayıplarını anmakla kalmayıp, geleceği inşa etmekle mümkün olduğu
anlayışı zamanla daha da güç kazandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981
yılında aldığı kararla bu günü tüm dünya için “Uluslararası Barış Günü” olarak
ilan etti. 2001’de alınan bir başka kararla ise tarih sabitlendi ve Barış Günü
her yıl 21 Eylül’de kutlanmaya başlandı. Artık savaşların hatırlanmasının
ötesinde, barışın bilinçli ve etkin şekilde inşası hedefleniyordu. BM, bu günü
“şiddetsizliğe ve ateşkese adanmış 24 saatlik küresel bir gün” olarak
tanımlıyor.
BARIŞ
İÇİN ÇALAN ÇAN
Dünya
Barış Günü, her yıl 21 Eylül sabahı, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde
düzenlenen törenle anılıyor. Törenin en dikkat çekici simgelerinden biri, 1954
yılında Japonya tarafından Birleşmiş Milletler’e hediye edilen Barış Çanı’nın
çalınması. Bu anlamlı armağan, II. Dünya Savaşı’nda atom bombalarının hedefi
olan Hiroşima ve Nagazaki’nin yaşadığı yıkımın ardından, Japon halkının barışa
duyduğu derin inancın bir sembolü olarak ortaya çıktı. Roma Papası XII. Pius’un
gönderdiği 9 altın sikke ile başlayan süreçte, 60’tan fazla ülkenin bağışladığı
bozuk paralar, samuray zırhları, mermiler, bronz madalyalar, farklı
mezheplerden rozetler ve bakır levhalar bir araya getirildi. Tüm bu sembolik
materyaller eritilerek döküldü ve ‘Barış Çanı’ adı verilen bu çan ortaya çıktı.
İçeriğinde hem manevi hem de sembolik anlamını güçlendiren Budist
tapınaklarından getirilen bakır levhalar da bulunan çanın üzerinde “Dünya barış
içinde yaşasın” ifadesi yer alıyor. Her yıl aynı gün ve saatte çalınan bu çan,
savaşların acı hatıralarını unutturmadan, gelecek kuşaklara barışın önemini
hatırlatmayı amaçlıyor. Binlerce yıl öncesine uzanan başka bir barış çağrısı
ise Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın adıyla anılıyor. Ramses ve Hattuşili ile
birlikte tarihteki ilk yazılı barış antlaşmasına mühür basan Hitit
Kraliçesi’nin diplomatik çabaları, bugün hala barışın mümkün olduğuna dair
güçlü bir sembol olarak değerlendiriliyor. Barış Çanı’nın her yankısı, bu kadim
barış ruhuyla birleşiyor ve insanlığa ortak bir mesaj gönderiyor: “Barış mümkündür,
yeter ki isteyin.”
TARİHÇİ
VE PROFESYONEL TURİST REHBERİ RAMAZAN TANRIKULU İLE BARIŞ KRALİÇESİ PUDUHEPA’YI
KONUŞTUK
Puduhepa,
tarihin sayfalarına üç önemli alanda iz bıraktı. Eşi III. Hattuşili, ona
duyduğu aşkı ve evliliklerini anlatan kitabede, yazılı tarihte ilk kez “sevgi”
kavramına yer verdi. Bu, resmi belgelerde adına “sevgi” sözcükleri yazılan ilk
kadın olarak tarih sahnesine geçmesini sağladı. Ayrıca, dünyanın bilinen ilk
somut yazılı barış antlaşması olan Kadeş Antlaşması’na kendi diplomatik mührünü
bastı. Bu mühürle, yazılı bir antlaşmaya mühür vuran ilk kadın olma unvanını da
kazandı. Böylece sevginin diliyle, barışın simgesiyle ve kadının gücüyle
insanlık tarihine silinmez bir iz bıraktı. Dünya Barış Günü dolayısıyla üç
önemli alanda tarihe damga vuran ve barışın simgelerinden biri haline gelen
Hitit Kraliçesi’ni daha yakından tanımak amacıyla Rehber Ramazan Tanrıkulu ile
bir araya geldik. Söyleşimizde, Puduhepa’nın çocukluk yıllarından başlayarak
kadın liderliğine uzanan etkileyici yaşamını, diplomatik dehasını, politik
evliliklerle kurduğu uluslararası ittifakları ve barışa olan katkılarını
konuştuk.
PUDUHEPA
KİMDİR?
Soru:
Söyleşimize, tarihin ilk kadın diplomatlarından biri olarak bilinen
Puduhepa’nın çocukluğunu konuşarak başlayalım mı? Kimdir Puduhepa, nasıl bir
çevrede yetişti?
Cevap:
Puduhepa, M.Ö. 13. yüzyıl başlarında, Hitit İmparatorluğu’na bağlı Kizzuwatna
(Çukurova) bölgesindeki Lawazantiya kentinde doğdu. Hititoloji ve Eski Anadolu
dilleri alanında Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından Prof. Dr. Ahmet Ünal’ın
aktardığı bilgilere göre, bugünkü Adana yakınlarında yer alan Lawazantiya,
Antik Çağ’da önemli bir dini merkezdi. Babası Bentepsharri, Hurri halkının
büyük tanrıçalarından İştar’ın başrahibiydi. Bu unvan, aynı zamanda siyasal bir
otoriteyi de temsil ediyordu. Puduhepa küçük yaşta tapınakta eğitim görmeye
başladı. Okuma yazmanın yanı sıra kehanet, ritüel dili, diplomasi ve astroloji
gibi dönemin entelektüel alanlarında yetiştirildi. Kadınların dini liderlik
üstlendiği bir gelenek içinde büyüyen Puduhepa, yalnızca bir rahibe adayı
değil; düşünce ve karar yeteneği gelişmiş, toplumu yönlendirme kapasitesine
sahip bir kişilik olarak şekillendi. Bu yetişme tarzı, ilerleyen yıllarda
devlet yönetiminde ve uluslararası diplomasi sahnesinde üstleneceği rollerin
temelini oluşturdu.
RAHİP
KIZININ KRALİÇEYE DÖNÜŞEN HİKAYESİ
Soru:
Genç bir rahip kızı olarak başlayan yaşamı, nasıl bir dönüşümle Hitit tahtına
yükseldi?
Cevap:
III. Hattuşili, Kizzuwatna topraklarına düzenlenen bir seferin ardından Tanrıça
İştar’a adak sunmak için Lawazantiya’daki tapınağa geldiğinde Puduhepa ile
yolları kesişti. Hattuşili, onun bilgeliğinden, sezgilerinden ve tanrıçayla
kurduğu derin bağdan etkilendi. Bu karşılaşma, sıradan bir evliliğin çok
ötesinde bir başlangıç oldu. Puduhepa ile Hattuşili’nin birlikteliği yalnızca
duygusal bir bağ kurmadı aynı zamanda kültürel, sembolik ve politik bir anlam
taşıdı. Bir Hurri rahibesinin Hitit prensiyle evlenmesi, iki halkın, iki inanç
sisteminin ve iki geleneğin buluşmasıydı. Saraya adım atan Puduhepa, karar
süreçlerine katılan, diplomatik yazışmalara imzasını atan ve zamanla
uluslararası antlaşmalara yön veren bir eş-hükümdara dönüştü. Bu birliktelik,
Hitit tarihine damgasını vuran bir ortaklık haline geldi.
AŞK,
SİYASET VE ORTAK HÜKÜMDARLIK
Soru:
Puduhepa’nın III. Hattuşili ile evlenmesinin ardından Hitit sarayındaki rolü
nasıl şekillendi?
Cevap:
Puduhepa, Hitit prenslerinden biriyle evlenerek başkent Hattuşaş’a, yani
bugünkü Çorum’a gelerek krallığın merkezine katıldı. Muvatalli ve oğlu
Urhi-Teşup’un ardından tahta geçen III. Hattuşili döneminde, Puduhepa yalnızca
bir eş olarak kalmadı; Hitit ülkesinin tavanannası, yani kraliçesi konumuna
yükseldi. ‘Kizzuwatna Ülkesinin Kızı’, ‘Lawazantiya Rahibi Bentisşarri’nin
Kızı’ ve ‘İştar’ın Hizmetkarı’ gibi unvanlarla anılan bu güçlü kadın, zamanla
aşk ve savaş tanrıçası İştar’ın yanı sıra Hititlerin güneş tanrıçası Arinna’ya
da hizmet eden kutsal bir figür haline geldi. Kraliçe Puduhepa ile tanrıça
Hepat arasındaki ilişki ise hala tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmuş değildir,
isim benzerliği etimolojik açıdan tartışmalı olmakla birlikte, Hepat’la bağlantısı
araştırmalara muhtaç bir konudur.
Soru:
Puduhepa’nın Hitit kraliçesi olarak tarih sahnesinde etkin bir konumda yer
aldığını biliyoruz. Bunu biraz anlatabilir misiniz?
Cevap:
Puduhepa’nın III. Hattuşili ile yaptığı evlilik, sıradan bir saray
protokolünden çok daha fazlasını ifade ediyordu. Hükümdarın eşi ve törensel bir
figür olmanın ötesine geçerek, devleti yöneten bir ortak olarak anıldı.
Kraliyet belgelerinde “eş hükümdar” unvanıyla yer aldı; karar alma süreçlerine
katıldı, kendi mührünü kullandı, antlaşmalarda imzası bulundu. Hitit inanç
sistemindeki tanrılar ve tanrıçalardan oluşan geniş panteonu yeniden
düzenliyordu. Kizzuwatnalı Hurri halkının dili, kültürü ve inançları bu dönemde
Hititlerde kabul görmeye başlamıştı. Kral olan eşine itaat etmiyor, onunla
birlikte el ele hüküm sürüyordu. Tapınakların düzenlenmesinden dini reformların
uygulanmasına, adaletin sağlanmasından toplumsal düzenin korunmasına kadar
birçok alanda aktif rol üstlendi.
Etkisi
yalnızca iç yönetimle sınırlı kalmadı. Dış politikada da güçlü bir aktör olarak
öne çıktı. Dönemin büyük güçlerinden Mısır’la yürütülen ilişkilerde, özellikle
Mısır Firavunu II. Ramses ile yürütülen diplomatik yazışmalarda adı doğrudan
geçti. Kadeş Savaşı sonrası tarihe geçen barış antlaşmasında kendi mührüyle yer
aldı. Bu yönüyle Puduhepa, yalnızca Hititlerin değil, dönemin tüm uluslararası
ilişkiler sisteminin güçlü bir temsilcisine dönüştü.
KADEŞ
ANTLAŞMASI’NDA NASIL BİR ROL OYNADI?
Soru:
Hititler ile Mısır arasındaki Kadeş Savaşı’nın ardından başlayan barış
sürecinde, Puduhepa nasıl bir misyon üstlendi?
Cevap:
M.Ö. 13. yüzyılda, Orta Doğu'nun hakimiyeti için karşı karşıya gelen iki büyük
güç Hititler ve Mısırlılar arasındaki mücadelenin en kanlı durağı Kadeş
olmuştu. O dönemde Hititlerin yönetiminde olan Kadeş, günümüz Batı
Suriye’sinde, Humus yakınlarında yer alıyordu. Yaklaşık 15 yıl süren bölgesel
çatışmaların ardından Kadeş Savaşı gerçekleşti, ancak bu büyük çarpışma net bir
galibiyetle sonuçlanmadı. Yorgun düşen orduların ardından diplomasiye kapı
aralanırken, işte tam bu noktada Puduhepa sahneye çıktı. Antlaşmanın başlıca
sebebi bölgede yükselen Asur tehlikesi gibi görünse de bu barışın
sağlanmasında Puduhepa’nın rolü belirleyiciydi. Kadeş Antlaşması, yalnızca
iki imparatorluğun savaşı sonlandırmasıyla kalmadı, barışın kurumsallaşması
açısından da tarihte bir ilki temsil etti. Savaşın yerine diplomasinin
konulabileceğini gösteren bu tarihi belge, insanlık tarihinin önemli dönüm
noktalarından biri sayılır.
TARİHİN
İLK KADIN ARABULUCULARINDAN
Soru:
Kadeş Antlaşması’nda Puduhepa’nın diplomatik katkıları nelerdi?
Cevap:
Antlaşmada, Hitit Kralı III. Hattuşili ile birlikte Kraliçe Puduhepa’nın da
mührü yer aldı. Barış sürecine aktif biçimde katılan Puduhepa, Mısır Firavunu
II. Ramses’le doğrudan mektuplaşarak müzakerelerin ilerlemesine katkı sundu.
Sadece antlaşmanın hazırlanması ve onaylanmasında değil, aynı zamanda
içeriğinin şekillenmesinde de etkili oldu. Karşılıklı tanrılar üzerine yemin
edilmesini önerdi; barışın kalıcılığı için ayrıntılı maddeler eklenmesini
sağladı ve ilişkilerin eşitlik ilkesine dayanması gerektiğini savundu. Hititler
ile Mısırlılar arasında karşılıklı saygı ve dostluğun tesisinde önemli bir
arabuluculuk üstlendi. Onun diplomatik çabaları sayesinde, tarihin bilinen en
eski yazılı barış antlaşması hayata geçirildi. Bu barış ortamı, Hititlerin M.Ö.
1200’lerdeki dağılmasına dek sürdü. Onun diplomatik çabaları, sadece bir barışı
değil, kadınların da siyasal ve tarihsel süreçlerde söz sahibi olabileceğini
gösterdi. Puduhepa, bu süreçteki etkinliğiyle insanlık tarihinin ilk kadın
barış mimarlarından biri kabul edilir ve “Barış Kraliçesi” olarak anılır.
RAMSES
KARDEŞİM DİYE HİTAP EDER
Soru:
Anlaşmanın ardından da yazışmalar devam etti mi?
Cevap:
Evet. Kayıtlara göre, Mısır Firavunu Hitit Kralı III. Hattuşili’ye 26,
Puduhepa’ya ise 13 mektup göndermişti. Puduhepa’nın yazışmaları yalnızca
firavunla sınırlı kalmamış, Mısır kraliçeleri Naptera ve Nefertari ile de
mektuplaşmış. Firavun’un eşleri ona samimi ifadelerle mektuplar ve hediyeler
göndermiş. Ramses ise ona “kızkardeşim” diye hitap ederek eşitlik dilini
diplomatik üsluba taşımış. Bu yazışmalar, döneminin en erken diplomatik
yazışmaları olarak kabul ediliyor.
RAMSES’i
KENDİNE DAMAT YAPAR
Soru:
Peki, iki büyük güç barış ortamını nasıl korudu?
Cevap:
Puduhepa’nın siyasi ve diplomatik zekasıyla diyebiliriz. Mısır Firavunu II.
Ramses’le yaptığı doğrudan yazışmaların birinde, hükümdarlar arasında evlilik
yoluyla iki imparatorluk arasında siyasi ittifak kurulmasını önerdi. Bu teklif,
hem siyasi hem de sembolik bir anlam taşıyordu. Bir Hitit prensesinin Mısır’a
kraliçe olması, iki hanedanı ve halkı birbirine yakınlaştıran güçlü bir adımdı.
Puduhepa bu kapsamda kızını Mısır’a gönderdi. Prenses, II. Ramses’le evlenerek
onun eşlerinden biri oldu. Bu evlilikle kurulan akrabalık bağı, iki
imparatorluk arasında güveni pekiştirdi. Böylece Kadeş Antlaşması yalnızca
tarihe kazınan bir belge olarak kalmadı; yaşamın içinde karşılık bulan bir
barış düzenine dönüştü.
DÖNEMİN
BİRÇOK KRALI VE KRALİÇESİYLE DİPLOMASİ YÜRÜTTÜ
Soru:
Puduhepa’nın sarayın gölgelerinde kalmadığı, aksine tarih sahnesinin tam
merkezinde yer alıp ona yön verdiği bir kez daha anlaşılıyor. Peki, dönemin
diğer güçlü krallıklarıyla da evlilik ittifakları kuruldu mu? Onlarla
ilişkilerinin yürütülmesinde de etkin miydi?
Cevap:
Onun yaklaşımı, dönemi için devrim niteliğindeydi. O, yalnızca barışı
sağlamakla kalmadı, kızlarını krallıklar arası evliliklerle önemli hanedanlara
göndererek diplomatik bağlar kurdu. Kraliçeliği boyunca diplomasi, siyaset ve
devletlerarasında köprü oldu. Bu yolla siyasi ilişkileri yumuşatmayı, güven
ortamı yaratmayı ve Hititler’in bölgedeki etkisini daha da güçlendirmeyi
hedefliyordu. Babil ve Ugarit gibi krallıklarla yapılan yazışmalarda, bu
stratejinin izlerine açıkça rastlanıyor. Evlilik Puduhepa için bir aile
meselesi olmanın dışında, barışı kalıcı kılmanın ve diplomasiyle imparatorluk
yönetmenin yollarından biriydi. Puduhepa çocuklarına politik evlilikler
yaptırarak ittifaklarını sağlamlaştırdı. Bunu daha önce hiçbir tavananna
yapmamıştı. Ayrıca dönemin birçok kralı ve kraliçesiyle siyasal, hukuki ve dini
meselelerde mektuplaşarak çağının ötesinde bir diplomasi yürüttü. Hititler ile
Babil, Mitanni ve Asur gibi diğer büyük uygarlıklar arasında yazışmaları o
gerçekleştirdi. Diplomasi diliyle yazılmış bu mektuplar, tarihte kadın elinden
çıkan en eski siyasi yazışmalar arasında sayılıyor.
YASALARIN
ANNESİ, DİPLOMASİ USTASI
Soru:
Dönemin erkek egemen dünyasında bir kraliçe ve diplomat olmanın ötesinde,
Puduhepa’nın etkisi nerelere uzanıyordu?
Cevap:
Puduhepa sadece bir kraliçe ya da diplomatik aktör değil, aynı zamanda düzen
kuran, karar veren, toplumun temel yapılarını şekillendiren dönemin en etkili
hukuk reformcularından biriydi. Hitit tabletlerinden öğrendiğimiz kadarıyla,
mahkeme kararlarını gözden geçiriyor, kimi davaların yeniden görülmesini
sağlıyor, kadınların miras hakkı, evlilik düzeni, tapınak mülkiyetleri, dini
törenlerin düzenlenmesi, rahip atamalarına karar vermesi, saray
görevlendirmeleri gibi temel konularda doğrudan müdahil oluyordu. Bu yönüyle,
çağının çok ötesinde bir liderlik sergiledi. Üstelik yalnızca bugünü değil,
geleceği de inşa eden bir anneydi. Çocuklarının kaderini iyi planlanmış
diplomatik evliliklerle güvence altına aldı. Hitit hanedanını yeniden
kurguladı. Onun izleri, yalnızca kil tabletlere değil, yüzyıllar boyunca
sürecek bir yönetim anlayışına kazındı. Hitit uygarlığında kadının yeri; onunla
birlikte bir adım ileriye, hatta çağının ötesine geçmişti.
TANRILARIN
SEVGİLİSİ
Soru:
Hitit tabletlerinde Puduhepa ile ilgili hangi ifadeler yer alıyor?
Cevap:
Tabletlerde Puduhepa, “Tanrıların sevgilisi” ve “Güneş Tanrıçası’nın
hizmetkarı” unvanlarıyla anılıyor. Antlaşmaları Tanrıların huzurunda
mühürlediğini belirtmesi, onun kararlarının sadece siyasi değil, aynı zamanda
kutsal bir temele dayandığını gösterir. Bu yönüyle Puduhepa, hem dini hem de
diplomatik alanda etkisini güçlü bir şekilde hissettiren bir figür olarak
tarihe geçmiştir.
Soru:
Puduhepa’nın, Tavananna’lığı ne kadar devam etti?
Cevap:
Eşi, III. Hattuşili, hükümdarlığının son yıllarında sağlık sorunları
yaşadığından dolayı tahtı oğlu IV. Tuthaliya’ya devretmesinden bir süre sonra
öldü. Puduhepa eşinin ölümünün ardından tavananna olarak kalmaya devam etti.
Hitit yasalarına göre kazanılmış bir hak olan tavanannalık, kral ölse dahi
devam etmekteydi. Oğlu IV. Tuthaliya tahta geçmişti ama iktidar hala ana
kraliçedeydi ve uzun yıllar boyunca ülkeyi fiilen yönetti. Münih
Üniversitesi’ne göre kralla eşit yetkilerle devlete yön veren, hem adaleti hem
de dini ritüelleri denetleyen bir figürdü. Ukkura meselesi gibi hukuki
davalarda yargıç olarak rol alarak uygulamada aktif oldu.
MÜHRÜN
İZLERİ UGARİT, GÖZLÜKULE VE BOĞAZKÖY KAZILARINDA BULUNDU
Soru:
Puduhepa'nın mührü zamana direndi mi? Onun izleri bugün nerelerde karşımıza
çıkıyor?
Cevap:
Puduhepa’nın izleri tarih kitaplarının satırlarında, müzelerde, kaya
kabartmalarında, diplomatik belgelerde, kadın hareketlerinde ve sosyal
girişimlerde yaşamaya devam ediyor. Puduhepa’nın bağımsız mühürleri Ugarit,
Gözlükule ve Boğazköy gibi kazılarda bulundu. Onun mühürlediği ya da adının
geçtiği tabletler bugün Anadolu’nun çeşitli müzelerinde sergileniyor.
Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Puduhepa’ya ait mühür baskılarını ve
yazıtları barındırıyor. Çorum Boğazköy Müzesi'nde, Kadeş Antlaşması’nın çivi
yazılı tablet kopyaları ve bazı mühür izleri görülebiliyor. Puduhepa’yı barış
kraliçesi yapan mührü ise Adana Müzesi’nde sergileniyor. Hatta New
York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde, barışı simgeleyen Kadeş
Antlaşması’nın bir replikası yer alıyor. Bu, onun diplomatik mirasının küresel
ölçekteki simgesel yankılarından biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca Kayseri’nin
Develi ilçesindeki Fraktin Kaya Kabartması’nda, su kenarındaki bir kayaya
oyulmuş rölyefte Hitit Kralı III. Hattuşili bir erkek tanrıya içki sunarken,
başından ayağına kadar uzanan rahibe giysisi içinde ve önündeki yazı ile
tanımlanmış olarak “Büyük Kraliçe Puduhepa” da, tanrıça Hepat için içki
akıtırken tasvir ediliyor. Tarihi önemi yüksek bu rölyefin bir kopyası ise
Kayseri Müzesi’nde sergileniyor.
ÇORUM’DAN
NEW YORK’A
Soru:
Kadeş Antlaşması’nın aslı günümüze dek gelebildi mi peki?
Cevap:
Antlaşmanın orijinal nüshaları, yani Hititler ile Mısırlıların birbirine teslim
ettiği gümüş levhalar ne yazık ki günümüze ulaşamadı veya henüz bulunamadı.
Ancak kaynaklar, bu gümüş levhaların bir yüzünde III. Hattuşili’nin, diğer
yüzünde ise Kraliçe Puduhepa’nın mühürlerinin bulunduğunu aktarıyor. Mısır
kaynaklarında yer alan anlatılara göre, bu mühürlerde III. Hattuşili ve
Puduhepa’nın bir tanrı tarafından kucaklandığı betimlenmiş. Antlaşma’nın
Karnak’taki Amon Tapınağı duvarlarına yazılmış Mısırca nüshasında Puduhepa’nın
mührü çevresinde “Hatti Ülkesi’nin kraliçesi, Kizzuwatna Ülkesi’nin kızı,
Arinna’nın rahibesi, ülkenin hanım efendisi, tanrıçanın hizmetçisi Puduhepa’nın
mühürü” ifadesi yer alıyor. Tarihi antlaşmanın günümüze ulaşan nüshaları ise
orijinal metne dair önemli ipuçları sunuyor. 1906 yılında Çorum Boğazköy’de,
Türk-Alman ortak kazılarında bulunan kil tabletler üzerine Akadça yazılmış
kopya, antlaşmanın en önemli kaynaklarından birini oluşturuyor. Hitit tarafına
ait bu kopya İstanbul Arkeoloji Müzesi Eski Şark Eserleri Bölümü’nde
sergileniyor. Mısır tarafına ait metinler ise Teb’deki Karnak Tapınağı ve
Ramesseum’daki Amon tapınaklarının duvarlarına hiyerogliflerle yazılmış olarak
yer alıyor. Bunların yanı sıra, Kadeş Antlaşması’nın Akadça kil tabletlerden
birine dayanan büyütülmüş çivi yazılı bir replikası barış sembolü olarak New
York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nin duvarında asılı. Ne yazık ki,
çok az kişi bu tarihi barış belgesinin arkasında bir kadının, yani Hitit Kraliçesi
Puduhepa’nın vizyonunun olduğunu bilir.
ANADOLU’NUN
İLK FEMİNİST LİDERİ
Soru:
Anadolu’daki kadınların eğitimine katkı sağlayan ve barış kraliçesinin adını
yaşatan ‘Puduhepa ve Kız Kardeşleri’ girişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap:
Bu girişim gerçekten ilham verici. Puduhepa’nın adı, artık sadece tarih
kitaplarında değil; kadın hakları savunucuları, diplomatlar ve sosyal
girişimciler için de bir rehber niteliğinde. ‘Puduhepa ve Kız Kardeşleri’
sayesinde Anadolu’nun dört bir yanındaki genç kadınlar eğitim fırsatlarına
kavuşuyor. Açılan sergiler, yayımlanan kitaplar ve üniversite projeleriyle
Puduhepa yeniden konuşuluyor ve kimileri onu tarihin sayfalarında parlayan
‘Anadolu’nun ilk feminist lideri’ olarak anıyor. Üstelik Türklerin aslen Grekçe
olan “Anatolia” kelimesini homofonik bir şekilde “Ana-dolu” olarak Türkçe’ye
dönüştürmesi, bu kültürün ne denli köklü ve güçlü olduğunu gösteriyor. Ana
Tanrıçaların izinde, önümüzde keşfedilecek çok önemli bir tarih yatıyor.
BİR
KADIN, BİR DEVLET, BİR DÜNYA GÖRÜŞÜ
Soru:
Bu bilgilendirici röportaj için teşekkür ediyorum. Son olarak Puduhepa ve barış
ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Cevap:
Barış ve tarihteki barışın en önemli figürlerinden Puduhepa ile ilgili
böylesine anlamlı bir konuda söyleşi yapmak benim için mutluluktu, asıl ben
teşekkür ederim. Puduhepa’nın düşünce sisteminde savaş zorunluysa bile, barış
kalıcı hedef olmalıdır. Bu görüşüyle, yalnızca bir dönemi değil, çağları aşan
bir mesaj bırakmıştır. Onun dünyasında kadın aklı ve vicdanı, yönetimin
merkezindedir. Bugün dahi bu bakış açısına ulaşamayan pek çok sistem için ilham
kaynağıdır.
BARIŞIN
MÜHRÜYLE YAZILAN AMA KANLA SÜREGELEN SAYFALAR
Puduhepa’nın
binlerce yıl önce mühürlediği barış, bugün hala aradığımız en kıymetli değer.
Bugün barışın günü ama dünya hala barut kokuyor, hala kan ağlıyor. Bir ‘Dünya
Barış Günü’ne daha ne yazık ki yine savaş ortamında ve çatışmaların gölgesinde
giriyoruz. İsrail, Ortadoğu’da ABD desteğiyle katliamlarına devam ederken,
Rusya’nın Ukrayna’daki işgali Avrupa’ya savaşın soğuk nefesini taşıyor.
Pasifik’te ise ABD, “esas tehdit” olarak tanımladığı Çin’i hedef göstererek
yeni bir cepheleşmenin altyapısını kuruyor. Kısacası dünyanın dört bir yanında
ya savaş sürüyor ya da savaş tehlikesi artıyor. Hala kanla yıkanmaya devam eden
dünya, barışı unutmuş bir gezegen gibi dönüyor. Üstelik savaşlar yalnızca
bombalarla yaşanmıyor; adaletsizlikle, yoksullukla, suskunlukla ve umutsuzlukla
da sürüyor.
ABD’DE
SAVAŞ BAKANLIĞI TARTIŞMASI VE BARIŞIN DEĞERİ
Son
olarak, ABD Başkanı Donald Trump, Savunma Bakanlığı’nı “Savaş Bakanlığı” olarak
adlandırdığını açıkladı. Bu kararını, ülkenin askeri gücünü daha saldırgan bir
şekilde yansıtma isteğiyle gerekçelendiren Trump, “savunma” kavramının artık
yetersiz kaldığını savundu. Ancak tartışmaları da beraberinde getiren bu çıkış,
küresel barışa duyulan ihtiyacın arttığı bir dönemde ters yönde atılmış bir
adım olarak değerlendirildi. Uluslararası kamuoyu da söz konusu değişikliği,
savaş ve çatışmaların öne çıktığı yeni bir dönemin habercisi şeklinde
yorumladı. Puduhepa’nın binlerce yıl önce tarihe kazıdığı barış vizyonu ise bu
ortamda daha da anlam kazandı. Hitit Kraliçesi’nin barışa dair mirası, yalnızca
geçmişin değil, geleceğin de en temel ihtiyacını hatırlatıyor ve modern dünyaya
yol gösterici bir rehber niteliği taşısa da günümüzde savaşlar, çatışmalar ve
artan gerilimler barışın hala kırılgan bir değer olduğunu ortaya koyuyor.
SAVAŞ
HATTINDA BARIŞ, HAYATTA KALMANIN TEK UMUDU
Orta
Doğu’da süregelen savaşlardan, Afrika’da büyüyen insani krizlere, Latin
Amerika’daki ekonomik adaletsizlikten Asya’daki sınır çatışma hatlarına kadar
milyonlarca insan barışı bir temenniden çok, hayatta kalmanın tek umudu olarak
görüyor ve bir mucize gibi bekliyor. Bu bölgelerde savaş sadece silahlarla
değil, yoksulluk, açlık, su krizi, mültecilik, kadınlara yönelik şiddet, eğitim
kaybı ve siyasal istikrarsızlık gibi çok katmanlı sorunlarla sürüyor. Savaşlar
toprakları da ruhlarımızı da yıkıyor. Binlerce yıl önce Puduhepa’nın
mühürlediği barış, sadece bir kraliçenin değil, insanlığın ortak vicdanının
haykırışıydı. Kraliçenin sesinden yükselen diplomasi, sağduyu, sevgi ve eşitlik
çağrısı, bugün hala karşılık bulmayı bekliyor. Modern savaşlar çok katmanlı,
çok yönlü, çok cepheli, daha sistematik ve yıkıcı. Oysa tarih bize defalarca
gösterdi ki kan döken her imparatorluk yıkıldı. Kana bulanmış her zafer,
insanlık hafızasında kara bir leke olarak kaldı. Zulümle kazanan diktatörler,
tarihe şanla değil, lanetle geçti. Vatanını savunma amacının dışında kana
bulanmış hiçbir lider, minnetle anılmadı.
BARIŞ
BİR MÜZEDE DEĞİL, HAYATTA OLMALI
Dünya
Barış Günü’nde barış çanının sadece törensel bir ritüel olmaktan çıkıp,
savaşlara yön verenlerin, barutun gölgesinde susanların ve çıkar uğruna
insanlığı unutanların vicdanlarına işleyen bir çağrı olmasını diliyoruz. Gerçek
barış, yalnızca silahların susmasıyla değil; adaletin işlemesiyle, hakların
eşit dağılmasıyla, ötekinin sesinin duyulmasıyla, kanın ve gözyaşının
dinmesiyle, ötekileştirmenin, sömürünün ve ayrımcılığın son bulmasıyla,
sevginin sınır tanımamasıyla mümkün. Puduhepa’nın ışığının başta karar
vericiler olmak üzere tüm insanların yolunu aydınlatması, Ulu Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh!’ anlayışına bir adım daha
yaklaşmak ve Hitit Kraliçesi’nin üç bin yıl önceden gelen hikayesinin bugünlere
yeniden ilham vermesi dileğiyle. Barış artık bir takvim günü değil, insanlığın
ortak yazgısı olsun.
Barış
kraliçesi Puduhepa’nın mührüne ait görsel destekleri için Adana Müzesi, Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Çorum Boğazköy Müzesi’ne teşekkür ediyoruz.
Fulya
OMAÇ / HATTUŞAŞ - ÇORUM
En Çok Okunan Haberler


Göbeklitepe’de Yeni Keşif Turizme Güç Katıyor
İnsan heykeli bulundu – Yeni ziyaretçi merkezi ve Berlin’de açılacak sergi turistik ilgiyi artıracak


Falk Travel, ‘Dynamic’ tur operatörüyle egzotik rotaları sunuyor
Falk Travel Dynamic (FALD) ile artık Birleşik Arap Emirlikleri, Küba ve Özbekistan gibi uzak destinasyonlara taze uçuş fiyatlarıyla ulaşmak mümkün.


Seyahat deneyimini geliştiren teknolojiye ilgi 2025’te hızla artıyor
Yapay zekâ, biyometri ve akıllı hizmetler sayesinde daha fazla konfor: Seyahat edenler kişiselleştirilmiş deneyimler ve stressiz yolculuklar istiyor.


TUI Group ve Umman Stratejik Ortaklık Kurdu
Dhofar’da beş yeni otel planlanıyor – OMRAN Group stratejik hissedar oluyor


İstanbul’un Gizli Art Deco Mirası Brüksel’de Sergileniyor
AB Daimi Temsilciliği’nde açılan sergi, İstanbul’un modern mimari mirasını Avrupa’ya tanıtıyor


Aloft Hotels İstanbul’a giriş yaptı: Aloft Istanbul Karaköy açıldı
Türkiye’deki ikinci Aloft oteli, cesur tasarımı ve enerjik sosyal alanlarıyla şehrin kültür merkezinde misafirlerini ağırlıyor.


Tuz Gölü’nde kıl çadırlar ve tuz odalarıyla alternatif tatil deneyimi
Aksaray’ın Eskil ilçesinde kurulan Tuz Gölü Obası, 40 geleneksel kıl çadırı ve özel tuz odalarıyla ziyaretçilerine doğayla iç içe, farklı bir tatil seçeneği sunuyor.


TUI, 2026 İlkbaharına Kadar Avrupa’da Dört Yeni Otel Açacak
TUI, Avrupa’daki portföyünü genişletiyor: İtalya, İspanya ve Türkiye’de üç yeni TUI Blue otelin yanı sıra, Didim’de Barut ile ortaklıkla hayata geçirilen Akra Didim Resort & Spa öne çıkıyor.


VfB Stuttgart Taraftar Uçağı: Bentour Reisen ve SunExpress’ten özel iş birliği
23 Ekim’de Stuttgart’tan kalkan özel uçuş, İstanbul’daki Fenerbahçe – VfB Stuttgart maçına taraftarları taşıyacak


2026 Seyahat Trendleri: Doğa, Lezzet ve Çeşitlilik Tatil Planlarını Şekillendiriyor
TUI araştırması beş güçlü seyahat trendini ortaya koyuyor – çok duraklı turlardan All Inclusive’e, gastronomik keşiflerden bağımsız seyahatlere


Hamburg Havalimanı’nda Yakıt Krizi Nedeniyle Uçuşlar İptal Edildi
Rafinerideki teknik arıza sonucu uçaklara yakıt ikmali yapılamadı


İspanya turizmin dönüşüm yol haritasını açıkladı
2030 Sürdürülebilir Turizm Stratejisi insanı merkeze alıyor, ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik üzerine inşa ediliyor


İspanya Ağustos Ayında 11,7 Milyon Uluslararası Hava Yolcusunu Ağırladı
Yolcu sayısı geçen yıla göre %5,4 arttı; Ocak–Ağustos döneminde toplam 75,4 milyon uluslararası ziyaretçi kaydedildi


Alman turizm birliklerinden AB Paket Tur Yönergesi için uyarı
Brüksel’deki üçlü müzakereler öncesinde Alman turizm birlikleri tasarıya itirazlarını yineledi – Rekabet kaybı ve yolculara ek yük riski


Corendon Airlines, 2026 yaz sezonunda yüzde 20 büyüme hedefliyor
Corendon Airlines, 20. yılında büyüme rotasını güçlendirerek 2026’ya iddialı girmeye hazırlanıyor


Aena, 2027-2031 döneminde yatırımlarını 13 milyar avroya çıkaracak
Bu miktar, önceki beş yıllık döneme göre üç katın üzerinde


Sercotel, Alicante’te yeni otelle MICE turizmine yatırım yapıyor
Sercotel Maya Alicante oteliyle şirket, portföyünü 86 otele çıkarırken hem turistik hem de iş seyahatleri için stratejik bir hamle yapıyor.


Devler Ligi Tuna Masters Alaçatı’da Bu Kez Balıkçılar Değil, Balıklar Kazandı
Devler Ligi Raymarine Tuna Masters Alaçatı 2025 Balıkçılık Turnuvası, deniz ve balık tutkunlarını bir araya getiren görkemli bir buluşmaya daha ev sahipliği yaptı


THY’den Kuzey ve Orta Avrupa’ya özel kampanya
Türk Hava Yolları, Avrupa’nın birçok şehrine gidiş-dönüş 169 dolardan başlayan fiyatlarla bilet satışına başladı


Göbeklitepe, Berlin’de özel seçkiyle tanıtılacak
UNESCO Dünya Mirası Göbeklitepe, Şubat 2026’da Berlin’de açılacak “Taştaki Mitler” sergisinde 96 eserlik özel bir seçkiyle arkeoloji meraklılarının karşısına çıkacak.


Bakan Ersoy, Sirkeci Garı’ndaki restorasyon çalışmalarını inceledi
Tarihi gar kültür ve sanat merkezi olarak yeniden işlevlendiriliyor, ulaşım işlevi korunuyor
